“ÖLÜMÜNE AŞKIN VE GLADYATÖRLERİN KENTİ “
Muğla’nın Yatağan İlçesi’nin 6-7 km.batısındaki Yatağan-Milas karayolu üzerindeki Eskihisar Köyü sınırları içerisindedir.Gezgi n ve yazar Strabon’a göre kent çok güzel yapılarla donatılmıştı.Yapılan kazılarda ele geçirilen sikkelerden,Stratonikea sikkelerinin RODOS’tan bağımsızlığını kazandığı M.Ö.167 ‘den itibaren basılmaya başlandığı ve Gallienus (M.S.253-268)zamanına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.Hellenistik Dönem boyunca,Seleukos,Ptolemaios,Makedonyalılar,Rodos ve Roma arasında el değiştiren Stratonikea,M.Ö.130/129 yılında tamamen Roma’ya bağlanmıştır.Anadolu’nun fethinden sonra Türk hakimiyetine giren kentte Beylikler,Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi’nde yerleşim devam etmiştir.1957 yılındaki deprem sonrasında yeni yerleşim alanına taşınan Eskihisar Köyü’nde halen tarihi köy evlerinde yaşayan birkaç aile bulunmaktadır.Stratonikea ,Arkaik,Klasik,Hellenistik,Roma İmparotorluk,Bizans,Beylikler,Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerine ait yapı ve kent dokusunun birlikte görülebileceği nadir yerlerden birisidir.Kapladığı 7 km’lik alanla,dünyanın mermerden inşa edilmiş ve en büyük kentlerinden biri olan Stratonekiea,Hellenistik Dönem’de birbirine paralel ızgara sisteminde kesişen caddelerdenoluşan Hippodamik planda düzenlenmiştir.
Kentin Kuruluş Efsanesi,
Ölümüne aşkın kentin denmesinin sebebi Seleukos İmparatorluğu’nun kurucusu Nikator karısı öldüğünde bir hayli yaşlıdır ve yalnızlığa tahammül edemeyecek duruma gelmiştir.Makedonya Kralı’nın genç ve güzel kızı Stratonikea ile evlenmiştir.Bazı kaynaklara göre bu evliliğin diğer bir sebebi de politik nedenlerdir.Hikayenin ana kısmı Stratonike’nın bie seferden dönen Nikator’un genç oğlu I.Antiakos ile karşılaşması ile başlar ve Antiakos kraliçe olan üvey annesini karşısında görünce aklı başından giderek yıldırım aşkına tutulup yemeden içmeden kesilir.Hastalanıp yatmaya başlayan oğlunun durumuna üzülen kral birçok doktor getirtir.Bu doktorlardan birisi oğlunun amansız hastalığının nedeninin kara sevda olduğunu ve krala oğlunun üvey annesine sevdalandığını anlatır.Yemeden içmeden kesilen prensin durumuna üzülen babası durumu kabullenerek tercihini oğlundan yana kullanarak karısı ile oğlunun evlenmesine müsaade eder.Bu evliliğe istinaden M.Ö.281 yılında genç prens,eşi Stratonikea için bu kenti kuruyor.Yunan Tarihçi Ploutarxos ‘un “Tuhaf Bir Evlilik Hikayesi “isimli eserinde yer verdiği şehrin kuruluş efsanesi bu yöndedir.
KUZEY KAPISI
Karia Bölgesi’nin önemli bir kenti olan Stratonikea,Hellenistik Dönemden Cumhuriyet sonrası döneme tanıklıkm etmiş ve tanıklık ettiği tüm bu dönemlere ait eserleri bünyesinde nadir yerleşimlerden birisidir.Kuzey Kapısının hemen girişinde büyük havuz yer almaktadır ve halk bu kapıdan içeri girdiğinde caddenin altından yaklaşık 200 metre devam eden(Meclis Binasına kadar)bu havuza tanıklık eder.Kenarlara bakıldığında makara sistemi ile suyun yukarı çekilmesi sonucu mermerlerde olan aşınma net bir şekilde görülmektedir.Taban mozaikleri yine bölgenin yerel mermerleri kullanılarak yapılmıştır.Şehrin girişinde yer alan bu havuz hem su ihtiyacını karşılamış hemde girişte serinlik hissini gelen ziyaretçilere yansıtmıştır.Mozaiklerde dini ve geometrik semboller birlikte kullanılmıştır.Kentin kuruluşu uzun dönmelere dayandığı için kuruluşta oldukça geniş olan meydan takip eden dönemelerde bir hayli daraltılmıştır.Meydanın sağ tarafındaki kilise Bizans döneminde inşa edilmiştir.Apsisin yerini için devam eden arkeolojik kazılarda kazı ekibi tarafından iki adet sütun başlığı bu alana konmuştur.Bizans Kilisesi’nin kuruluşu ile meydanı sağ sollu daraltmıştır.Bu meydandan geçince karşımıza sütunlu galeriler çıkmaktadır.Sütunlu cadde dediğimiz bu alanın uzunluğu 200 metre genişliği yaklaşık 9 metredir ve meclis bınasına kadar varmaktadır.M.Ö.138 ‘de olan büyük depremde kent önemli boyutta hasar görmüş ve halk toplanarak Antonios Pirius’tan byardım istemiştir.25.000 Dinarlık bir yardım sonucu halk teşekkürlerini sunmak amacıyla bier anıt yaptırmıştır.Caddede kanalizasyon sistemini de görmemiz mümkündür ve bu mozaikler yedi panelden oluşmaktadır.Kemik,kırmızı ve beyaz renklerde sembolik motifler kullanılmıştır.
Evlerin duvarların kenarlarına baktığımızda kenarların traşlanmış olduğu dikkatimizi çeker.Bunun nedeni de yük taşıyan ham malların dinlenmeleri esnasında küflerini çıkardığında duvarların zarar görmesini engellemek içindir.Kuzey Kapısı depremden 2 yıl sonra 140 yılında yapılmıştır.Kuzey kapısından geçince yüzyıllar içerisinde bir seyahat çıkarılarak varılan Osmanlı Meydanı kentin diğer kentlere göre çıkan önemli biridir.Kentin tanıklık ettiği tüm dönemler iç içe geçmiş bir labirent gibidir.Bizleri tarihinin farklı dönemlerinde yolculuğa çıkarmaktadır.
BOULETERION
Meclis binasının büyük bir bölümü Bizans Kilise’sinin inşasında kullanılmıştır.Stratonikea’da tüm ürünlerin isimleri ve fiyatları liste halinde yazılmıştır.Bu listeleme Latincedir.Böylelikle kent içindeki satışlar kayıt altınta tutulmuş ve olası enflasyon önlenmiştir.İç taraftaki Menippos tarafından yapılmış olan takvim ise Grekçe olarak karşımıza çıkmaktadır.Menippos hiç okuma-yazma bilmeyenlerin de kolayca çözebileceğini,parmakları ile günleri ayları hesaplayabileceğini ifade etmiştir.Katakos takma isimli Mehippos’un nereli olduğu tam net olmasa da Suriye yada Sinop’lu olduğuna dair yazılar vardır.Aynı felsefesinin ünlü bir mensubu olan Diojen ‘ninde Sinop’lu olması Mehippos’unda Sinop’lu olduğu tezini güçlenmedirmektedir.Takvim aynı günümüz takvimleri gibi aylar 30-31 gün olarak şekilde düzenlenmiştir.
Antik yazıtlara göre kentte 3 hamam bulunmaktadır.Yerleşim güney yönünde ağırlıklıdır.Bunun nedeni güneyin daha az rüzgar almasıdır.Roma Dönemine ait hamamlardan biri sadece bayanların kullanımı amaçlıdır.Soyunma,ılık,soğuk,sıcak ve sütunlu paleastra hamamın ana bölümleridir.Sütunlu paleastranın hemen bitiminde latrina yani tuvaletler bulunmaktadır.M.Ö.2.yüzyılda inşa edilen hamam kentin hipodemik yani ızgara planına göre kuzey-güney yönünde inşa edilmiştir.Hamamdan akıp cadde üzerinde su kanallarını görmemiz mümkün olacaktır.
GYMNASIUM
Spor merkezi olarak bilinsede aynı zamanda eğitim-öğretim kurumudur.Hellenistik dönemde genelde insanların kullanımı amaçlı binalar inşa edilmiştir.Stratonikea’dainşa edilen Gymnasium M.Ö.2 yüzyılda yapılan en büyük örneklerden biridir.Yapılan arkeolojik çalışmalarda kuzeyduvarının uzunluğu 105 metre olarak saptanmış ve güneye doğru 260 metre devam etmektedir.Sadece sporla ilgili olmayan merkezde aynı zamanda felsefe-matematik gibi dersler verilmekteydi.Şehrin bir özelliği çok sayıda gladyatör mezar taşına rastlanmıştır.Şehrin bir nevi ünlü gladyatörün inzivaya çekildiği kent olmuştur.Bu gladyatörlerin en ünlüsü Roseros’tur ve kentte doğup yetişmiş kentin medarşı iftarı olmuştur.Kent hakındaki kayıtlarda iki tapınaktan söz edilmektedir.Zeus adına yaptırılan tapınak Klisaores(Altın Kılıçlı)olarak adlandırılmıştır.Agustus adına adandığı tahmin edilen tapınak imparatorluğa itafen inşa edilmiştir.Bugün Yatağan-Muğla karayolu kenarında görülen isitinad duvarına sırıtımızı yaslarsak kenti kuşbakışı izlememiz söz konusudur,Üç basamaklı platform üzerine kurulmuştur.
TİYATRO
Hellenistik Çağda yapılan tiyatro son halini Roma döneminde almıştır.Hellenistik dönemde yapılan ve günümüze dek ayakta kalan kentteki ender yapılardandır.Kentin güney yamacında Kadıkulesi’ne inşa edilen tiyatronun sahne binası kuzey yamacına yapılmıştır.Doğal bir yamaca kuzey-güney yönünde Greko Roman tipinde olan tiyatro kentte Hellenisti k dönemde varlığı bilinen yapılardandır.Doğal yamaca Grek tipinde tek diazomalı inşa edilen tiyatronun cavea kısmı kuzeye bakmaktadır.Orkestra ve sahne binasının orta kısmı ile tiyatronun alt caveası kazılmıştır.Roma İmpatorluğu döneminde özellikle Augustus ve hemen sonrasında yapıda büyük yenilemeler olmuştur.Nüfus artışına bağlı olarak,Hellenistik sahne binası yıkılarak yerine üç katlı skenea frans inşa edilerek cavea bölümü genişletilmiş ve yapı bugünkü görkemli halini almıştır.Kalıntılara göre yapılan tespitler doğrultusunda yaklaşık 12.000 kişilik kapasiteye sahip olduğu düşünülmektedir.Burada edebi ve sanatsal olanların dışında vahşi hayvan gösterileri yapılmamıştır.Kentin içinden geçen fay kırığı tiyatronun batı bölümünü tahrip etmiştir.Açığa çıkarılan bölümlerine göre tiyatronun M.S.360 yılındaki deprem sonrası kullanılmadığı anlaşılmaktadır.Tiyatrodan geçilince şehrin ana kutsal alanına ulaşılır.Lagina’daki gibi Hekate’ye adanmıştır.Hekate ay tanrıçası olarak bilinsede cadılarla da ilişkilendirilmiştir.Tapınağı dor biçimde sütunla yapılmış ve korint nizamında süslemeler kullanılmıştır.Bu durum Anadolu’da ender olarak görülmektedir.Hekate’nin heykelinin önüne gelindiğinde dileği paylaşan insanlar şarap sunumunda bulunmuştıur ve dökülen yerden aldıkları falları okuyolardı.Zenginlerin kendilerini gösterme alanı idi.Çeşmeyi ben yaptırayım,bu kadar vergi vereyim vs.gibi.
Yerleşim alanın kuzeydoğu köşesinde büyük kesme taşlarla ile kireç harçtan örülmüş büyük bir kalenin kalıntıları yer almaktadır.Yapının onarım gördüğü diğer yapılardan alınma yazıtlı taşlar ve sütun gövdelerinden anlaşılmaktadır.
Antik kent merkezine yakın bir noktada 1950’li yılllarda Hasan Sar tarafından yaptırılan ev 1999 yılına kadar kazı evi kullanılmış ve Muğla Valiliği’nce restore edilerek kazı evi olarak kullanılmaya devam edilmektedir.Evin önünde yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe yer almaktadır,bahçeye iki kanatlı geniş bir kapı ile girilmektedir.Evi bahçeden ve dışarıdan iki kapısı vardır.Kırma çatılı binanın malzemeleri moloztaş,antik mermer parçaları ve tuğladır.İki katlı olan ev geniş bir hayat ve mutfağa sahiptir.
ŞABAN AĞA CAMİ
Cami Köy Meydanı’nın batısında Selçuk Hamamı’nın hemen kuzeyindedir.Yaptıranın dan dolayı Şaban Ağa Camii olarak adlandırılmıştır.Kitabesine göre 1876 /Hicri 1293)yılında yeniden inşa edilmiştir.Birçok tamirat geçirmiş olmasına rağmen,günümüze kadar sağlam gelebilmiştir.Evliya Çelebi’nin bahsettiği Tabakhane Camii/Sulu Cami olarak bilinen yapının olduğu yere inşa edilmiş olmalıdır.Ayrıca Hilair’in gravünde burada üzeri kubbeli,tek şerefeli minaresi olan bir caminin varlığı görülmektedir.
Mevcut camii,dikdörtgen bir plan şemasına sahip ve son cemaat yeri ile harim kısmından oluşmaktadır.Kuzeyde,sekiz ahşap sütunla desteklenmiş ahşap tavanlı bir revak şeklinde son cemaat yeri bulunmaktadır.Dörtgen bir plan şeması olan 14,80x14,80 metre ölçülerinde kare bir harim kısmına sahiptir.Kuzey bölümünde her iki kenarda beşer tane olmak üzere toplam on ahşap direğin taşıdığı kadınlar mahfili,kuzeydoğu köşede ise yukarıya,kadınlar mahfiline çıkışı sağlayan dönerli ahşap merdiven vardır.Harimin ortasında üst örtüyü taşıyan,altında Roma Dönemi’ne air birer Korinth başlığının bulunduğu iki ahşap direk yer almakta ve caminin içerisi dört duvara yerleştirilen 16 pencere ile aydınlatılmaktadır.
2018 yılında Muğla Valiliği ile Kazı Başkanlığı kontrolünde caminin restorasyonu tamamlanmış ve tekrar kullanılmaya başlanmıştır.Cami Beylikler Dönemi’den günümüze tüm izlerin cam altında sensörlü ışık sistemi ile gösterildiği ve ibadetlerin yapılabilidiği örnek bir eser olarak korunmaya alınmıştır.
Stratonikea’yı ilk kez A.Laumonier 1933 yayınladığı “Notes sur ın voyage un Caria “isimli kitabında tanıtmıştır.Prof.Dr.Yusuf BOYSAL 1967 yılında burada kazılara başlamıştır.2008 yılından beri Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof.Dr.Bilal SÖĞÜT başkanlığında devam eden kazı ve resterasyonlar çerçevesinde kent 2015 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 12 ay kazı programına alınmıştır.