BEÇİN KALESİ
Milas’ın 5 km. güneyinde Ören karayolu üzerinde ovaya hakim bir tepede 200 metre yükseklikte yer almaktadır.Kalenin bulunduğu alanın antik dönemde nekropol olarak kullanıldığı Milas Müzesi’nin yapmış olduğu kurtarma çalışmalarında tespit edilen kurtarma çalışmalarında tespit edilen Geometrik ve Hellenistik Döneme ait mezar kalıntıları ile tespit edilmiştir.Kalede bulunan yerleşim yerinin ismi Ortaçağ İtalyan kaynaklarında “PETZONA “Türk ve İslam kaynakarında “BARÇIN “,daha yeni kaynaklarda ise “PEÇİN “olarak geçmektedir.17.Yüzyılda Evliya Çelebi’nin ziyareti esnasında Beçin Kalesi içinde 20 evden ibaret Milas’a bağlı bir nahiye idi.Hapishane olarak kalesinde muhafız olarak bir dizdar ile 20 nefer bulunmaktaydı.Kalenin girişini büyük bir kule ve kısmen yıkılmış arka arkaya iki duvar müdafaa eder.Kalenin batısındaki mağaralara inen gizli merdiven bugün tıkanmış haldedir.İç kalede terk edilmiş evlerin yanısıra Hellenistik Dönemden mezar anıtı,Türk dönemine ait hamam ve sarnıç gibi kamu yapıları mevcuttur.Antik dönemde Karia,Osmanlı Devrinde Menteşe Vilayeti olarak adlandırılan Anadolu’nun güneybatısı,13.yüzyılın ikinci yarısından 15.yüzyılın başlarına kadar Menteşe Beyliği’nin kontrolü altında idi ve Beçin Beyliğin yönetildiği yerler arasında yer almaktaydı.Bu seçimde en büyük etken Mylasa antik kentinin üzerinde varlığını sürdüren Milas’ın Hristiyan,Yahudi ve son olarak Türk’lerin gelişiyle Müslümanlardan meydana gelen kozmopolit yapı ile birlikte korunaklı topografik yapısı söz konusudur.
Şehre girilen yoldan yukarı doğru çıkıldığında Ahmed Gazi Medresesi,Orhan Camii,türbeler,Hanikah ,Kızılhan ile Kubbeli Çeşme’nin çevrelediği kent meydanına ulaşılmaktadır.Son yıllarda ortaya çıkarılmaya başlanan sokak dokusu Ortaçağ Türk kentinin biçimde işini göstermesi açısından değerli bilgiler sunmaktadır.Şehir surların dışında Kiyelli(Kepez)Medresesi ile birlikte Karia Paşa Medresesi,Osmanlı Tekkesi ve diğer zaviyeleri ile Beçin’in Menteşe Beyliği’nin ilim merkezi haline getirilmeye çalışıldığı görülmektedir.1424 yılına kadar Menteşeoğulları ‘nın hakimiyetinde bulunan şehir bu tarihten sonra kesin olarak Osmanlı Devleti idaresi altına girmiştir.Osmanlı Döneminde çok fazla gelişim gösteremeyen şehrin nüfusu giderek azalmaya başlamış,17.yüzyıl başında Celali isyanları esnasında kent sakinleri tamamen iç kaleye çekilmiştir.1950’li yıllardan sonra sonra kale içinde oturan son ailerlerde Beçin’i terk etmiştir.Günümüzde kazı ve restorasyon çalışmaları devam eden kale UNESCO Dünya Mirası Geçiçi Listesine dahil edilmiştir.(2012’den beri)
1972 yılından beri sistemli bir şekilde kazılan kentin ilgi çekici yanalarından bir diğeri de çok sayıda sikkeye sahip olmasıdır.Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda bulunan 60.000’i İslami 850’si Avrupa’ya özgü sikke topluluğu Türkiye’deki kazılarda ortaya çıkarılmış en geniş sikke topluluğudur.
Ahmed Gazi Medresesi,Kapı üzerindeki inşa kitabesine göre 777(1375-76)yıllarında Menteşeoğullarından Ahmed Gazi tarafından yaptırılmıştır.Ahmed Gazi Peçin’i beyliğin merkezi ve imarına büyük önem vermişitir.Eviya Çelebi 1671’e doğru burayı ziyaret ettiğinde Ahmed Ağa Medresesi adıyla tanınan medrese Menteşeoğlu Orhan Bey Cami’nin karşısında bulunuyordu.Eni ve boyu yüzer ayak olan toprak damı onaltı çam direk tarafından desteklenen Orhan Bey Camii’den bugüne pek az iz kalmış,medrese ise harap bir halde günümüze gelebilmiştir.Medresede fazla bir süsleme olmamakla beraber,yapı gerek mimari düzenlemesi gerekse adeta gotik uslübu andıran cümle kapısı kemerleri ile Selçuklu geleneklerinden farklı bir mimarı anlayışın belirtilerini taşımaktadır.Menteşeoğlu İbrahim Bey’inüç oğlundan biri olan Ahmed Gazi,Sultanü’s Sevahil(Donanma Komutanı)ünvanıyla tanınmaktadır.Medresenin kubbeli büyük eyvanı bir türbe haline getirilimiş olup Ahmed Gazi’nin mezarı burada bulunmaktadır.Ahmed Gazi’nin 793 Şaban’nında (Temmuz 1391)vefat ettiği anlaşılmaktadır.Türbenin içinde iki kabir vardır,bunlardan biri Memlük nesni olarak adlandırılan hatla yazılmıştır.Bu kitabeyi yazan Hacı Hatip lakabıyla tanınan Mustafa İsa’dır.Türbenin dışında duvarda batıdaki asalet armalarını andırır biçimde mermerlere işlenmiş ayakları üzerinde duran ve ön pençelerinde birer sancak tutan aslan kabartması görülür.Sancaklardan bir tanesinde Ahmed Gazi adı okunmaktadır.İkinci kabrin eski bir tarihte tamir görmüş olduğu ve bu arada değişik taşların kullanıldığı hatta ayak taşının başka bir mezara ait ileri sürülmektedir.Lahdin yapımında kullanılan taşların birinde İlyas kızı Fatma adı okunmuştur ancak kabrin tam anlamıyla kime ait olduğu bilinmemektedir.
Karapaşa Medresesi;Beçin Kentinin güneyinde kent surları dışında yer alan harap durumdaki yapının duvarlarının bir kısmı ayaktadır.Moloz taşla inşa edilen medresenin kent surları dışında yer alması geç bir tarihte muhtemelen 15.yüzyılla tarihlenebileceği öngürüsünü kuvvetlendirmektedir.
Orhan Camii,Ahmed Gazi Medresesinin karşısında Mülyezi Evi ve Sofuhane’nin batısındadır.Çok az bir kısmının ayakta kaldığı caminin günümüze ulaşan kısımları;beden duvarları,mihrap nişi,kuzey cephedeki mermer söve ve lentolardan oluşan giriş kapısıdır.Evliya Çelebi,Seyahatnamesinde Orhan Camii için Türk Gazilerinin Sultanı Orhan İbn.Mesud 732 senesinde yaptı.Allah zaferini mübarek kılsın ifadesini kullanmıştır.
Büyük Hamam;iç kalede Ahmed Gazi Medresesi’nin kuzeyindedir.14.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen ve Ahmed Gazi vakıfları arasında sayılan hamamdır.
Mültezim Evi;2000 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan yapı muhtemelen Osmanlı Döneminde yaşamış bir vergi memurun eviydi.Kazılarda bulunan kömürlenmiş ahşap kısım ve eşyalar evin bir yangın geçirdiğini göstermektedir.
2001-2002 kazılarında 3 farklı noktada meşin keseler içinde toplamda 30 KG’dan fazla Osmanlı Dönemi’ne ait gümüş sikkeler bulunmuştur.Sikkelerin büyük çoğunluğu 3.Mehmet döneminde (1595-1603)diğerleri 1520 ila 1617 yılları arasında basılmıştır.Tek altın sikke Kanuni dönemine aittir.Bu sikkelerin dışında Kırım Hanlığı ve Avrupa devletlerine ait sikkeler de bulunan kıymetli parçalardır.